HAK-İŞ ve HİZMET-İŞ Genel Başkanı Mahmut Arslan, Bolu Kartalkaya otel yangınını örnek göstererek sendikal örgütlenmenin önemini vurguladı. Arslan, toplu iş sözleşmesi olan ve sendikal örgütlenmenin güçlü olduğu iş yerlerinde iş kazalarında ölüm oranının %1'in altına düştüğünü belirtti. Bu durumun, kayıt dışı istihdamın azaltılması ve işçi güvenliğinin sağlanması açısından kritik olduğunu ifade etti. Ayrıca, Almanya'da iş kazası ölümlerinin Türkiye'ye göre çok daha düşük olduğunu, bu farkın iş güvenliği uygulamalarındaki eksikliklerden kaynaklandığını dile getirdi. Arslan, Türkiye'deki iş kazalarının iş cinayetlerine dönüştüğünü ve 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu'nun uygulanmasının yetersiz kaldığını savundu. Yeterli mevzuata rağmen uygulamada yaşanan aksaklıkların, binlerce işçinin hayatına mal olduğunu vurguladı. Sendikal örgütlenmenin iş kazalarını azaltmada en etkili yol olduğunu tekrarlayarak, bu konuda daha fazla farkındalık yaratılması gerektiğini belirtti.
Sendikal Örgütlenmenin Etkisi
Arslan, Kamu Toplu İş Sözleşmeleri Çerçeve Protokolü kapsamında HAK-İŞ ve TÜRK-İŞ'in birlikte hareket edeceğini açıkladı. Yaklaşık 700 bin kamu işçisini ilgilendiren bu süreçte, koordinasyon kurulu oluşturulduğunu ve müzakerelere ortak bir şekilde katılacaklarını belirtti. HİZMET-İŞ'in 47. kuruluş yıldönümü dolayısıyla düzenlenen basın toplantısında, 2024 yerel seçimlerinde sendikaya yönelik operasyon iddialarına da değinen Arslan, Diyarbakır ve Van'da devam eden çadır eylemlerinden bahsetti. Yaklaşık 60 bin üyenin istifa ettirildiğini iddia eden Arslan, bu durumun işçilerin haklarını savunma mücadelesini gösterdiğini vurguladı. Sendikal hakların korunması ve işçi dayanışmasının önemini bir kez daha hatırlattı. Toplu sözleşmelerin ve sendikal örgütlenmenin iş güvenliği ve işçi hakları için ne kadar önemli olduğunun altını çizdi.
Asgari Ücret Tespit Komisyonu Eleştirisi
Arslan, Asgari Ücret Tespit Komisyonu'nun demokratik olmadığını ve adil bir asgari ücret belirleyemediğini savundu. Komisyonun yapısının değişmesi gerektiğini, işçi ve işveren temsilcilerinin eşit söz hakkına sahip olması gerektiğini dile getirdi. Mevcut sistemin, işverenlerin çıkarlarını daha çok yansıttığını ve asgari ücretin yetersiz kalmasına neden olduğunu vurguladı. Aralık ayında yapılan görüşmelerin tiyatro gibi gösteri niteliğinde olduğunu, kurumun yapısından sağlıklı bir asgari ücret çıkmasının mümkün olmadığını ifade etti. HAK-İŞ olarak, daha adil bir asgari ücret belirleme sistemi için Şubat ayında bir sempozyum düzenleyeceklerini ve çalışmalarına devam edeceklerini açıkladı. Bu sempozyumda, işçi haklarının korunmasına yönelik detaylı bir plan sunmayı hedefliyor.
Vergi Adaletsizliği
Arslan, Türkiye'deki vergi sisteminin adaletsizliğine dikkat çekti. Gelişmiş ülkelerdeki vergi modellerinden çok uzakta olan Türkiye'de, yüksek gelirlilerin vergi yükünün düşük, düşük gelirlilerin ise yüksek olduğunu belirtti. Maliye Bakanlığı'nın vergi toplamada yetersiz kaldığını ve vergi dilimlerindeki adaletsizliğin sürdüğünü savundu. 2002 yılındaki vergi dilim oranlarıyla 2023'ü karşılaştırarak, asgari ücretlilerin gelirlerinin büyük bir kısmının vergide kaldığını vurguladı. 12 ay çalışan bir asgari ücretlinin 2 ayını vergi olarak ödediğini belirterek, bunun kabul edilemez olduğunu ifade etti. Adil bir vergi sisteminin sosyal devletin temel unsurlarından biri olduğunu ve bu konuda acil değişikliklere ihtiyaç olduğunu dile getirdi. Sosyal devlet anlayışıyla bağdaşmayan mevcut sistemin değiştirilmesi gerektiğini savundu.